Akademisyenler araştırma yazımı ve paylaşımı için açılan yeni kanalları kullanmaya başlamalılar.
Üniversiteler “köklü değişimin eşiğinde bin yıllık köklü bir endüstri”dir. Bu tespit dört yıl önce Avustralya’daki yükseköğrenimi araştıran bir çalışmanın sonucudur. Aynı çalışmada Avustralya’yı aşan, hatta dünyanın her köşesini ilgilendiren şöyle bir uyarıda bulunulmaktadır:
Önümüzdeki 15 yılda şu anki devlet üniversitesi modelinin hemen hemen her açıdan işe yaramaz olduğu ortaya çıkacaktır.
Dünyanın farklı farklı bölgelerinden uyarı atışları gelmeye devam ediyor. Ama akademisyenlerin kaçı gerçekten bunun farkında? Güney Afrika üniversitesinde bir hoca olarak onca deneyimime dayanarak söylüyorum ki şu ana kadar hiç vazgeçmeden yaptığımız gibi hala akademi dünyasının iki vazgeçilmez unsuru olan öğretim ve araştırmaya taviz vererek idare etmeye çalışıyoruz. Çoğu araştırma, dergilerin sayfalarından gün yüzüne çıkamıyor, öğretim ise direktif ve müfredat üretiminde takılıp kalmış durumda.
Modası geçmiş yollarla öğretime devam edersek şayet, öğrencilerimizi anlama duygumuzu kaybetmemiz mukadderdir. Aynı şekilde, araştırma bulgularını geleneksel dergilere kapatmaya devam edersek de büyük emekle hazırladığımız çalışmalarımızı kimse göremez hale gelir. Halbuki araştırma kurumları yeni iletişim araçlarıyla çalışma sonuçlarını daha fazla kişiye ulaştırabilmektedir.
Yalan yanlış bilgilere karşı durmak lazım. Bu yüzden haberleri tam da buradan, doğrudan işin uzmanından almalısınız.
Yeni öğretim metodlarına günden güne artan çok yoğun bir ilgi söz konusu. Yayım alanında heyecan verici gelişmeler oluyor. Bir anda yeni yeni olanaklar türediğini görmekteyiz.
Yazma hakkı
İlk makalemi 12 Mayıs 2015 tarihinde Müzakere Afrika adıyla yayınlamıştım. Bir yılda on makale yazdıktan sonra “yazma hakkıma” tamamen farklı bir açıdan baktım. 20 yıldan fazla süren akademisyenlik hayatımda yazmak, hakkı geçtim zorunluğun da ötesinde sadece bir vazife oldu benim için. Üretim birimleri bir araya gelecek, yazılar çıkacak ve hakemli dergilerde yayımlanacak. Uzun uzun tartışmalar yaptığımız konferanslar için yazmak hoşuma giderdi ama bu bile zamanla uçup gitti. Zira konferans bildirilerinin terfi şansınıza pek de bi etkisi olmuyor.
Dergilere yazmak elbette ciddi bir liyakat göstergesi. Buralar hep insanlık dünyasında bilgi dükkanlarının başında gelmiştir. Dergilerin meslektaşlarına yazını inceletme süreçleri araştırma güvenirliğini esas almaktadır, yani çoğu zaman. Bu süreç akademisyenlerin tartışma konularını dikkatli bir şekilde nasıl yazıya dökeceklerini öğretir. Önde gelen dergiler ise kalite standartlarımızı yüksek tutmamızı sağlar.
Faydacı bir gözle bakarsak aynı zamanda ödeme de yapıyorlar. Hem akademisyenler hem de bağlı bulundukları enstitüler belli akredite dergilerde yazılan her makale için para kazanmaktadır.
Buna karşılık bu tip dergilerle ilişkili paralar, bilgi paylaşımını doğru bir iş olarak gören bir dünyaya karşı gelişen büyük bir endüstri oluşturdu. Yazar akademisyenlerin ve redakte eden editörlerin hizmetlerinden beleş yararlandıkları yönünde dergiler hakkında suçlamalar oluyor. Sonrasında öyle uçuk fiyatlar istiyorlar ki akademisyenlerin kendileri bile kendi yazılarına girip de bakamıyor.
Bugün artık geleneksel dergiler herşey demek değil. En azından öyle olmaması gerekiyor diyelim. Erişime açık dergiler, bloglar, wikiler, profesyonel Facebook sayfaları ve YouTube kanalları da akademisyenlere araştırmalarını paylaşmaları için heyecan verici bir dizi çeşitli yollar sunmaktadır. Bu ortamlar bir sürü fırsatı da beraberinde getirir.
Yeni medya yeni olanaklar demek
Yeni iletişim araçları yeni yararlar demek. Bunların ilki iş süresi çok daha kısaldı. Mevcut yayımlama sürecinden herdaim yıldıkları nokta, makale yazmak için uzunca bir süre gün yüzü göremezler. Araştırma sonuçlarına göre, makale teslimi ile yayınlanması arasında ortalama 9 ila 18 ay (bazen daha da fazla) süre geçtiği kanıtlanmıştır. Yeni medya ortamlarında yazmak ise araştırmanın saatler ya da günler içinde kendileri ile paylaşılması, daha da kısa süre içinde ise müzakere, münazara ve muhalefet dahil tartışmaya açılması anlamına gelmektedir.
Yeni medya ortamlarında ulaşabileceğiniz okuyucu sayısı çok daha fazladır. Bazı çalışmalar ortalama bir dergi makalesinin tamamını yaklaşık olarak ancak on kişinin okuduğunu göstermektedir. Google Analytics gibi araçlar akademisyenlerin yeni medya ortamlarında okunurluk düzeylerini izlemelerini sağlamaktadır. The Conversation gibi bazı siteler ise kendi ölçme sistemlerine sahipler. Buradan makalelerimin her birisinin ortalama 4000 kez okunduğunu görüyorum.
Daha fazla okuyucu daha fazla göz önünde olmak demektir. Bu ise dünyanın dört bir yerinden akademisyenlerden yorum almaya, birlikte çalışma tekliflerine ve TV ve radyo programlarına çıkmaya dönüşmektedir. Uluslararası gazeteler dahil çeşitli platformlarda çalışmamı tartışma şansı elde ettim ve kendimi yerel ve uluslararası bir çok ortak araştırma gruplarının içinde buldum. Bu türden bir çalışma yayımlanma ile aynı anlama gelmez mi?
Ayrıca yeni medya ortamları genç, tecrübesiz akademisyenleri klasik dergilerden daha fazla ürkütmez. Kamuya açık bir platformda yazmaya alışmak, kendi yerini keşfetmek ve çalışmasını sunmak dergiye yazmadan önce oldukça iyi bir hazırlıktır. Üniversiteler çoğunlukla genç akademisyenlerin yazma yetilerini geliştirmelerine ve güçlendirmelerine yardımcı olması için tasarlanmış özel programlar açarlar; bu araçlar yararlıdır da.
Son olarak yeni medya ortamları geribildirim, müzakere ve hatta düzeltme olanağı bulduğunuz önemli araçlar sunarlar. Bunlar mükemmel çalışmanızı sahnelediğiniz alanlar değildir, daha çok öğrenme, tartışma ve değiştirme aşamaları ile ilgilidir. Böyle bir fırsat her akademisyenin önem vermesi gereken diyalog ve fikir paylaşımında bulunmayı teşvik eder.
Akademik dolabımızdan dışarı adım atmak
Değişim akademi camiasına gelmiyor, çoktan geldi. Yürüdüğünüz patikaya çığ düşerken yapmamanız gereken şey öylece durmaktır. Yeni öğretim yaklaşımları ve yeni yayımlama olanakları ile ilgili sadece konuşma imtiyazı sona erdi. Biz akademisyenler yeni platformları ve teknolojileri kullanma yöntemlerimizi değiştirmek için cesur adımlar atmadıkça kendimizi güncelden kopmuş buluruz.
Senior Lecturer in Education & Technology, University of KwaZulu-Natal